Günümüz de birçok psikolojik hastalıkların yaşandığı rahatsızlıklardan biri de takıntıdır. Basit anlatımla saplantı, takıntı yani yaptığı her şeyi tekrar tekrar kontrol etme durumu kişi bunun anlamsız olduğunu bilmesine rağmen bunu üzerinden atamama hali diyebiliriz.
Takıntı Nedir ?
Halka arasındaki deyimle ”evham” tıptaki adıyla obesesif kompülsif olarak adlandırılmakta. Yukarıda da belirtildiği gibi saplantı haline gelen düşüncelerini kontrol edememe durumu ve yaptığı her şeyi kontrol etme ihtiyacı hissetmesidir. Bu takıntıların için de en sık görüleni ise temizlik hastalığıdır. Kişi dokunduğu her şeyden hastalık kapacağı endişesi ile sürekli elini yıkaması veya sık sık banyo yapma ihtiyacı hissetmesi, dışarıdan hastalık bulaşır korkusuyla kendin eve hapsedercesine dışarıya karşı kendini izole etmesi. Bir diğer takıntı, Şüphe takıntısıdır. Örneğin: Evden çıkarken kapıyı kapattım mı, ya da ışıkları söndürdüm mü veya ocağı kapattım mı? Gibi bir çok şüphelerle defalarca eve girip çıkmalar, defalarca kontrol etmelerin yaşanmasına neden olur.
Obesesif kompüsif tamamen biyolojik bir rahatsızlıktır. Beyindeki serotonin isimli hormonun yeterli düzeyde salgılanmaması nedeniyle, çevredeki faktörlerin etkisiyle ortaya çıkıyor. Tabi ki bu rahatsızlıkta genetik faktörleri de unutmamalıyız. Bu hastalık ülkemizde her % 2- 3 oranın da bulunmakla beraber en çok yirmili yaşlarda görülmektedir.
Bir Takıntı Ne Zaman Hastalığa Dönüşür ?
Şunu belirtmekte yarar vardır. Her takıntı hastalık değildir, günlük yaşamında masumane ufak tefek takıntıları olan birçok insan yaşıyor. Ayrıca kişilik özelliklerinden kaynaklanan kuralcı, tertipli, tutumlu, titiz gibi kişilik özelliklerine sahip insanlarda vardır. Bu özellikleri sayesin de hem iş, hem de sosyal yaşamın da birçok başarılı insanlarımız bulunmaktadır. Takıntı ne zaman hastalığa dönüşür sorusuna gelince. Kısaca kişini hem sosyal, hem iş, hem de kişisel yaşamında düzensizliklere ve problemlere yol açmaya başladıysa o zaman bu takıntılar hastalığa dönüşmüş demektir.
Tedavi ve süresi
Hastalığın teşhisi konulduktan sonra belirli ilaçlar ile birlikte ‘davranışçı’ denilen özel bir tekniğin uygulanmasından ibarettir. Aynı zaman da depresyon tedavisin de kullanılan beyin de ‘’serotonin’’denilen bir hormonun düzeyini artırmak yoluyla etki eden bir grup ilaç Obesesif kompülsif ( OKB ) hastaların da olumlu sonuç vermektedir. Yalnız bu ilaçlar depresyon tedavisine oranla daha yüksek dozda (2- 3 kat) ve daha uzun süreli bir tedaviyi gerektiriyor. Tedavini olumlu etkileri tedaviye başladıktan bir kaç ay sonra etkisini göstermeye başlıyor. Davranışçı psikoterepi denilen yöntemle de kısaca hastalığın doğası hakkında bilgilendirme yapılır ve bu hastalığın bir beyin bozukluğundan kaynaklandığını bilmek bile çoğu hastayı rahatlatmaktadır. Takıntılı davranışların yerine uyuma yönelik ve kişinin yaşamını zorlaştırmayan başka davranışlar geliştirilmeye çalışılıyor. Ayrıca kişinin iradesinin de hastalıkla mücadele de ilaçlı tedavi kadar önemli ve zorunlu olduğu hastaya telkin edilir. Obesesif kompülsif hastalarına ev ödevleri verilerek hastalıkla mücadelede cesaretlendirilmeye çalışılıyor.
Sonuç olarak hem ilaçlı, hem de davranışçı psikoterepinin uygulandığı tedavilerin % 80 – 90 oranın da başarılı olduğu gözlenmiştir. Sadece %10 oranında ki hastaların tedavilerine yanıt vermediği yada ilerleme sağlanamadığı gözlemlenmiştir.
Psikolog Narek Karasu Bakırköy ve Nişantaşı ofislerinde hizmet vermektedir. İstanbul dışında olan danışanlar için internet yoluyla da hizmet vermektedir.
Randevu ve bilgi almak için 7/ 24 ulaşabilirsiniz.